İzmir’in simgelerini mücevhere dönüştürüyor: Mücevher tasarımcısı Mustafa Söğüt

Kıymetli taşlara işlediği minyatür motiflerle birbirinden özgün eserler yaratan mücevher tasarımcısı Mustafa Söğüt, ustası Türkiz Çam ile birlikte hazırladığı İzmir koleksiyonunun kentin tanıtımında değerlendirilmesini istiyor

 

Yazı-Fotoğraflar: Onur Şan

Türkiye’nin sayılı mücevher tasarımcılarından biri olan Mustafa Söğüt, mütevazı atölyesinde, kıymetli taşları yaratıcı tasarımlarla göz alıcı mücevherlere dönüştürüyor. Henüz küçük bir çocukken, Türkiye’nin önemli mücevher tasarımcılarımdan biri olan, eniştesi Türkiz Çam’ın yanında çırak olarak adım attığı meslekte 36 yılı deviren Söğüt, işine büyük bir aşkla bağlı. Sögüt’ün tasarımlarını, Sezen Aksu’dan Clint Eastwood’a kadar birçok ünlü kişi taşıyor.

Zaman içerisinde kendi tarzını yaratan ve tasarımlarıyla fark yaratan Mustafa Usta, topaz, amatist, süt opal, yakut ve zümrüt gibi taşların içerisine mikro çizimler yaparak bunları saf altın, gümüş ve elmasla çevreliyor. “Ben bu tasarımları kendim yapıyorum, etrafımdaki birçok şeyden ilham alıyorum. Yaptığım işlerde yüzyıllar önce Topkapı Sarayı’ndaki kuyumcuların kullandıkları teknikleri uyguluyorum” diyen Söğüt işini daha iyi yapmak için minyatür eğitimi aldığını da söylüyor.

Eserlerinde daha çok tarihi değer ve kişilikleri işleyen Mustafa Usta, Ayasofya Camii’nden Aspendos Tiyatrosu’na, İzmir Saat Kulesi’nden Apollon Tapınağı’na kadar bir çok eseri nakşediyor taşlara. 7 yılda tamamladığı ve “Dinlerin Kardeşliği” adını verdiği 33 parçadan oluşan kolleksiyon Ayasofya Camii, Aspendos, Mevlana, Hz. İsa, Akropolis ve Fatih Sultan Mehmet’in motiflerini taşıyor.

Yalıçapkınından Asansör’e

Mustafa Söğüt, ustası Türkiz Çam ile hazırladığı İzmir kolleksiyonun ise eşsiz bir çalışma olduğunu söylüyor. Yalıçapkınından Asansör’e, Saat Kulesi’nden faytona, Borsa Binası’ndan İzmir cumbalarına kadar kente ait bir çok simgeyi altın ve gümüşle işleyerek oluşturdukları koleksiyonun kendisi için çok önemli olduğunu da ekliyor. Büyük bir aşkla tasarladıkları koleksiyonun İzmir’in tanıtımında kullanılabilecek bir öğe olduğunu belirten Sögüt, “Çok sevdiğimiz İzmir’e bir kreasyon hazırladık.Pek çok yere başvurduk ancak malesef gereken ilgi ve desteği görmedik. Hazırladığımız koleksiyon şu anda üretilmiyor. Fakat gerekli destek verildiği takdirde tekrar hayata geçirilebilir. İzmir ile ilgili olan bu kolleksiyonun eşi benzeri yok. Bu çalışmalar tekrar yapılabilir, yeter ki destek sağlansın. Aynı şekilde Agora ile ilgili de bir koleksiyon hazırlığımız oldu. Ancak bu çalışma da kısıtlı imkanlar nedeniyle yarım kaldı” diyor.

Sezen Aksu, Şehrazat, Cemil İpekçi gibi ünlü isimlere özel tasarımlar yapan Mustafa Usta, saf altın, elmas ve pırlanta gibi kıymetli taşlarla çalıştığı için maliyetlerin yüksek oluşundan ve yaptığı işin karşılığını bulamamaktan yakınıyor.

Zahmetli ve sabır gerektiren bir iş

Kolye ve küpe de tasarlayan Mustafa Usta’nın en keyif aldığı eserleri ise yüzükler. Bir yüzük üzerinde en az üç ay çalıştığını öğrendiğimizde ne kadar zahmetli ve sabır gerektiren bir işi olduğunu daha iyi anlıyoruz.

Söğüt işinin inceliklerini ise şöyle anlatıyor: “Taşların üzerine çok ince fırçalarla mikro çizimler yapıyorum. Kullandığım taşlar genelde topaz, amatist ve kuartz taşları, diğerleri sertlik açısından işlenmesi zor taşlar ve çabuk kırılıyorlar. Maden olarak ise gümüş ve has altın kullanıyorum. Bunlar üzerinde de yüksek derecede el işçiliği uygulanıyor. Kullanılan malzemeye göre maliyet de değişiyor. Örneğin yakut, pırlanta, saf altın ve kuartzdan oluşan ve Fatih Sulan Mehmet’in resminin işlendiği yüzük 3 bin 200 dolar değerinde.”

Ayasofya Camii’nin dört minaresini en ince ayrıntısına kadar yüzüğe işleyen Mustafa Söğüt’ün yeni projeleri de var. Efes’teki Yedi Uyuyanları yüzük taşına sığdırmayı planlayan Mustafa Usta, Meryem Ana’nın Evi’ndeki çeşmeden alınan su ya da ufak bir toprak parçasını yüzük taşının içine doldurup turistik ama unutulmaz yüzükler yapmayı da istiyor.

Renkli Kalem Medya Grubu
Tüm Hakları Saklıdır ©