İzmir’in tarihi kütüphaneleri

İzmir tarih boyu hem mimari özellikleri hem de barındırdığı nitelikli eserler açısından dikkat çeken kütüphanelere ev sahipliği yaptı. Kimi günümüze ulaşamasa da İzmir tarihine ışık tutan kütüphaneler, uygarlık tarihinin belleği niteliğinde

 

Yazıyla yaşıt bir maziye sahip olan kütüphaneler Mısır ve Mezopotamya’daki kil tabletlerden günümüze insanlığın ortak mirası, medeniyetin tanığı…  Tarih boyu çeşitli din, dil ve ırka mensup pek çok uygarlığı topraklarında ağırlayan İzmir de hem mimari özellikleri hem de barındırdığı eserler açısından dikkat çeken kütüphanelere ev sahipliği yaptı. Bugüne sadece yıkıntıları kalsa da antik çağda İskenderiye’den sonra dünyanın en eski ve en büyük kütüphanesi olan Bergama Kütüphanesi, kütüphane niteliğini kaybetse de mimari açıdan tam bir şaheser olan Celsus Kütüphanesi, bugünkü Atatürk İl Halk Kütüphanesi’nin temellerini oluşturan Hisar Cemii Şerifi Kütüphanesi, Türk İslam eserleri yönünden zengin Tire Necip Paşa Kütüphanesi ve Türkiye’nin ilk milli kütüphanesi olma özelliğini taşıyan Milli Kütüphane kentin tarihi kütüphaneleri arasında sayılır.

İskenderiye’den sonra dünyanın en eski ve en büyük kütüphanesi

Antik devirde İskenderiye'den sonra, dünyanın en büyük ve zengin kütüphanesi Bergama'da bulunuyordu.  Bergama'da hüküm süren Attaloslar (M.Ö. III-II. yüzyıllar), krallıklarının merkezi olan Bergama şehrini siyasî, ekonomik ve sanat ile kültürel yönlerden mühim bir merkez yapmak istediler. Kendini sanatın koruyucusu ilan eden Bergama Kralı I. Attalos ve onun ardılı II. Eumenes Bergama’da bir kütüphane kurdu.

Zamanla Bergama ve Mısırlılar arasında başlayan kütüphane rekabeti dolayısıyla Bergama Kütüphanesi’nin gelişmesini istemeyen Mısırlılar, yine bir çeşit kâğıt olan papirüsün Bergama’ya ithalatını yasakladılar. Bunun üzerine Bergamalılar, ölü doğmuş oğlak ve kuzu derilerini işleyerek, o dönem için papirüsten çok daha ileri, ince, kullanışlı ve dayanıklı bir kâğıt üreterek, ona Bergama’nın Latince söylemi olan ‘’parşömen ‘’ adını verdiler.

İskenderiye Kütüphanesi’ne benzeyen Bergama Kütüphanesi, Bergama Akropolü’nün merkezî bir yerinde, Tiyatro'ya giden yolun üzerinde, Athena Polias mabedinin bulunduğu avluda idi. Kütüphane olarak şehrin en merkezî yerinde kurulmuş olması ayrıca dikkati çekicidir. Avlunun kuzey ve doğusu iki katlı bir Stoa ile çevrilmişti. Stoa'nın kuzey tarafının arkasına düşen yerde, doğu - batı istikametinde uzanan yan yana dört oda kütüphane binasını meydana getiriyordu.

Kitapların, güney ve batının nemli havasından korunmak için kuzey ve doğuya konulduğu ve kitap raflarıyla duvarlar arasında yarım metrelik bir boşluk bırakıldığı bu günkü yapı kalıntılarından anlaşılıyor. Günümüzde ancak birkaç duvar yapısını görebiliyoruz.

Kütüphanede, büyük destansı eserler veren ozan Homeros’un, Helen dünyasının en büyük kadın lirik ozanı Lesbos’lu Sapho’nun büstleri, parşömenci filozof Krates ve İrodikos, Halikarnasoslu tarihçi Herodotos, Miletoslu lirik müzisyen Timotheos, daha ileride tarih yazarı Meleagros’un oğlu Balakros, Philotas’ın oğlu Apollonios gibi bilginlerin heykel ve büstleri bulunuyordu.

Bergama Kütüphanesi edebiyat ve sanat hakkında parşömene yazılmış 200 bin tomar kitapla doldu. Bergama, İskenderiye karşısında bilim ve sanat bakımından erişmek istediği varlığı sağlamış oldu.

Bergama, M.Ö. 133’de Roma egemenliğine geçtiğinde Romalı bilginler Helen kültürünü incelemek için aradıkları eşsiz eserleri Bergama Kütüphanesinde buldular.

Sezar’ın ölümünden sonra Roma’da başlayan iç savaş sırasında Bergama da ünlü kütüphanesini yitirdi. Antonius tarafından Tarsus’ta Mısır Kraliçesi Kleopatra’ya armağan edilen Bergama Kütüphanesi, M.Ö. 47 yıllarında bir savaş sırasında yanan İskenderiye Kütüphanesinin boşluğunu doldurdu. Ancak Bergama Kütüphanesi yazmaları da bir savaşta yanarak tamamen yok oldu.

Bir şaheser Celsus Kütüphanesi

Tarihin en önemli ve en büyük kütüphanelerinden biri olan sanatsal yapısıyla döneminin kütüphane anlayışını ortaya koyuyor. Celsus Kütüphanesi M.S. 135 yılında Tiberius Julius Celsus Polemaeanus onuruna oğlu Gaius Julius Aquila tarafından yaptırılır.

Aquila, dekorasyon ve heykelleri tamamen kendi imkânları ile yaptırmış, yalnızca kitapların satın alımı için yaklaşık 25 bin altın para bağışlamıştır. Celsus Kitaplığı yer olarak, Efes şehrinin mermer caddesinin doğuya kıvrıldığı köşesinde yer alan Celsus Kutaplığı, Agora ile bağlantısını güzel Augustus kapısı ile kurar. Ayrıca hemen yanında yer alan tiyatro ile de büyük bir bütünlük oluşturur. Yapının dış cephesi 17 metre yükseklikte ve 21 metre genişliğinde mermerden yapılmıştır. İki katlı olarak inşa edilen Celsus Kütüphanesi, özellikle sabahın ilk ışıkları ile ihtişamlı bir görünüme kavuşur.

Celsus Kütüphanesi’nin harmanlanmış mimarisi, görenler tarafından sadece Yunan ya da Roman uygarlığının bir ürünü olarak değil, modern, pahalı ve tiyatral bir kahraman olarak düşünülmektedir.

Roma kütüphanelerinde bağış ve miras yolu ile kitap sağlandığı bilinmektedir. Celsus Kütüphanesi de Aquila Celsus tarafından babasının mirası ile babası onuruna yaptırılmıştır. Aquila’nın kütüphanenin korunması ve kitap alınması için 25 bin altın parayı miras bırakması, Roma dünyasının miras yolu ile kitap sağlaması konusunda önemli örneklerden biridir.

Kütüphanede yaklaşık 9 bin 500 ile 12 bin arasında kitap rulosu bulunduğu tahmin edilmektedir. Ancak Roma Kütüphanelerinde büyük çapta kataloglama ve sınıflamaya rastlanmamaktadır. Özellikle de Celsus Kütüphanesi’ne ait bir katalog sistemine mevcut literatürde bahsedilmemektedir. Celsus Kütüphanesi kaynaklardan yararlandırma ve ödünç verme konusunda literatürde detaylı bilgilendirme olmasa da Eski Yunanlılar ve Romalıların ödünç kitap verdikleri bilinmektedir. Roma kütüphanelerinde kütüphaneden yararlanma ve ödünç verme dostluğa dayanmakta ve kütüphaneler arasında sağlanan işbirliği ile kitapların ödünç verilmesi sağlanmaktadır. Kütüphane içinde ise okurlar, kitapları kitaplık memurlarından alarak okuyabilmekteydiler. Bu kitaplık görevlileri genellikle şairler, gramerciler ya da bilginlerden oluşmaktaydılar. Kitaplık yalnızca 150 yıl amacına hizmet etmiş, M.S. 3’üncü yüzyılın ortasında tahrip görmüştür. Got yağmaları sırasında kütüphane büyük hasar görse de ön cephe bu yıkımdan etkilenmemiştir. Bu tarihten sonra yeniden düzenlenen Celsus Kütüphanesi Ortaçağda gerçekleşen deprem sonucunda büyük hasar görmüş, ön cephede de yıkıntılar oluşmuştur. Bu yıkıntılar pek çok yere saçılmış ve yıllar sonra yapılan arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkarılabilmiştir. 1970’li yıllarda başlayan ve Avusturya Arkeoloji ekibinden Arkeolog Strocka ve mimar Hueber tarafından gerçekleştirilen restorasyon çalışması ile yapı yeniden düzenlenmiş, arkeolojik bulgular birleştirilerek tarih sevenlerin hizmetine sunulmuştur.

Kitaplık içinde varlığını hala koruyan bir de lahit yer alır. Yapılan araştırmalara göre lahitin içinde kitaplığın kurucusu Celsus yatmaktadır.

Hisar Camii Şerif Kütüphanesi’nden İzmir Atatürk İl Halk Kütüphanesi’ne

1775 yılında Ahmet adlı bir hayırsever tarafından vakıf olarak kurulan Hisar Camii Şerif Kütüphanesi, bugünkü İzmir Atatürk İl Halk Kütüphanesi’nin temelini oluşturur.

1925 yılında Hisar Camii Kütüphanesi İzmir'deki diğer vakıf kütüphaneleri ile bir araya getirilerek Salepçioğlu Camii'nde "Hisar Umumi Kütüphanesi" adıyla hizmet vermeye başlamış. Daha sonra 1934 yılında yer yetersizliği nedeniyle Halkevi binasına, 1942 yılında ise Okullar Müzesinin iki salonuna taşınmış.
1948 yılında, Salepçioğlu Vakıf Kütüphanesi ile birleştirilerek, Hisar-Salepçioğlu Kütüphanesi adını almış ve 1952 yılına kadar bu adla hizmet vermiş. 1952 yılında Atatürk Müzesi binasının alt katına taşınınca adı Atatürk Kütüphanesi olarak değiştirilmiş.
1957 de adı "Atatürk Umumi Kütüphanesi" olmuş, 1962 Kasımından itibaren kütüphanenin adı Bakanlıkça "Atatürk İl Halk Kütüphanesi ve İzmir Şehri Atatürk Müzesi Müdürlüğü" olmuştur. Atatürk İl Halk Kütüphanesi 1973 yılında Mithatpaşa Caddesindeki şu anda hizmet verdiği kendi binasına taşındı.
1957 yılından itibaren hızla gelişmeye başlayan kütüphane, Batının en iyi kütüphanelerinde ancak rastlanabilen sürekli kültürel ve sosyal hizmetlerle modern halk kütüphaneciliği hizmetine yenlikler getirmesiyle tanınıyor.

2002 yılında uygulanan PULMAN Pojesiyle tanışan kütüphane, AB'ye üye ve aday olan 11 ülkenin kütüphaneler arasında bu projeye katılmaya hak kazandı. Bunun sonucunda kütüphane personeli Yunanistan, Finlandiya ve Fransa'ya giderek kısa süre eğitim aldı. Kütüphane bu proje kapsamında çağdaş bir hizmet vermeye başlamış; bu kapsamda bünyesinde internet hizmeti veren ilk kütüphane olma özelliğini kazanmıştır.
Kütüphane Aralık 2009 itibariyle Balkan Ülkeleri Kütüphaneler Birliği (Balkan Libraries Union) üyesi oldu
Her türlü kategoride 50 bine yakın kitabın olduğu kütüphanedeki yayınlar ile ilgili telefonla ve internet üzerinden de bilgi edinilebiliyor. Kütüphanenin 10 bin üyesinin yüzde 70'ini kadınlar oluşturuyor. Kütüphaneye üye olmak için uzun bürokratik işlemlere gerek yok.  Vatandaşlık numarasıyla kütüphaneye başvuran herkes buraya üye olabiliyor ve Türkiye genelindeki tüm halk kütüphanelerinden de faydalanabiliyor. Üyeler, 2 hafta içinde geri getirmek şartıyla bir defada 3 kitap alabiliyor. İki hafta sonra kitapların okuması bitmezse, verilen şifreyle internet üzerinden veya telefonla bu süre bir hafta daha uzatabiliyor. 
115 görme engelli üyesi olan Atatürk İl Halk Kütüphanesi'nin 1983 yılından beri görme engelli vatandaşlar için kabartma baskılı ve sesli kitaplar üretiyor. Kütüphanede bulunan kitap yıkama makinesi sayesinde okuyuculara hijyenik kitap sunuluyor.

12. yüzyıldan 20. yüzyıla yazma ve basma eserleriyle Tire Necip Paşa Kütüphanesi

Tire Necip Paşa Kütüphanesi, Osmanlı Devleti zamanında, II. Mahmud dönemi devlet adamlarından Gürcü Mehmed Necip Paşa tarafından 1827 yılında yaptırılmış. Kütüphane, içerisinde çeşitli meyve ve çam ağaçlarıyla çiçek tarlalarının yer aldığı 845 metrekarelik bir bahçe içerisine klasik devir Osmanlı mimarî üslubu ile inşa edilmiş̧. Kütüphane kare şeklinde tek bir mekâna sahip ve üzeri sekizgen kasnak üzerine oturtulmuş tek bir kubbe ile örtülü. Ön tarafında bulunan revaklı kısım sonradan camekânla kapatılarak okuma yeri olarak düzenlenmiş. Binanın zemini yerden yüksekte tutulmuş, böylece bölgenin rutubetli ortamından kitapların zarar görmesi önlenmiş. Girişte yarım daireler şeklinde yedi basamak bulunuyor, iç kısımda yer alan ahşap piramidal bölüm sonradan ilave edilmiş.

Kütüphane, Batı Anadolu’nun Türk ve İslam eserleri yönünden önemli yerleşim merkezlerinden biri olan Tire’nin en önemli kültür ve sanat zenginliklerinden biri.

İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü sorumluluğunda hizmetini sürdüren kütüphane, ülke genelinde bulunan benzer kuruluşlar arasında önemli bir yere sahip. Bünyesinde 12. yüzyıl ortalarından 20. yüzyıl başlarına kadar değişik dönemlerde yazılmış yüzlerce değerli yazma ve basma eser bulunuyor.

Kütüphanede bulunan toplam kitap adedi 11 bin 702.  Bunların 2 bin 468 adedi eski harflerle yazılı Osmanlı dönemine ait eserlerden oluşuyor (1156 adet yazma, 1312 adet matbu eser). Geri kalan 9 bin 234 adedi ise Latin harflerle basılı Cumhuriyet dönemi kitapları.

Mevcut yazmalar arasında Fatih Sultan Mehmet tarafından istinsah ettirilen büyük İslam alimi İbni Sina'nın "Kitabüş-Şifa"sı, İbrahim Müteferrika tarafından basılan ilk matbu eserlerden Katip Çelebi'nin "Cihannüma"sı, İbni Arabi'nin "Şecere-i Numaniye"si, yine İbni Sina'nın 1160 yılında istinsah edilen "İşarat" adlı eseri, Tire’de yetişen büyük İslam alimi İbni Melek Hazretlerinin kendi el yazması "Şerh-i Menar"ı, Şeyh Bedreddin'in "Cami'u'l-Fusuleyn"i, Yazma Kur'an-ı Kerim'ler, tıp, astronomi, matematik, felsefe, mantık, coğrafya gibi pek çok ilim dalında yazılmış eserler bulunuyor.

Bilim ve tarihi nitelikleri açısından olduğu kadar, kitap sanatları açısından da oldukça değerli olan bu eserlerden tüm okuyucu ve araştırmacılar yararlanabiliyor.

Kütüphanenin yıllık ziyaretçi ve okuyucu sayısı 4 bin civarında. Bu sayının bir bölümü, müze niteliğindeki kütüphaneyi gezip görmek için gelenlerden; bir bölümü bilim, kültür ve sanat alanında araştırma yapan araştırmacılardan; diğer bölümü ise günlük okuyuculardan oluşuyor.

Halkın kurduğu kütüphane İzmir Milli Kütüphanesi

İzmir Milli Kütüphanesi, Türkiye’nin bizzat halk tarafından kurulan ve “milli” adını taşıyan ilk kütüphanesi olma özelliğini taşıyor.

1911 yılında Milli Kütüphane’nin kurulması için ilk adımlar atılır. Kadızade İbrahim Refik’in başını çektiği çok az sayıdaki aydın tarafından, “Milli Kütüphane ve Teşvik-i Maarif Encümeni” oluşturulur, maddi ve kitap yardımları toplanır. Ve nihayet Milli Kütüphane, Beyler Sokağında Salepçioğlu Konağı’nın Selamlık bölümünde 6 Temmuz 1912 tarihinde okuyuculara kapılarını açar.

Kütüphaneyi yaşatmak ve geliştirmek amacıyla konağın bahçesinde bir de sinema binası yapılmasına karar verilir. Vali Rahmi Arslan’ın sağladığı arsa üzerinde kütüphane, sinema binaları ile kütüphaneye gelir sağlayacak patinaj ve eğlence yerlerinin temelleri 16 Mayıs 1915 tarihinde atılır. Ancak I. Dünya Savaşı’nın zor koşulları inşaatlara ara verilmesine sebep olur. Çalışmalara İzmir’in kurtuluşundan sonra yeniden başlanır. 1925 yılında İzmir Milli Kütüphane Cemiyeti kurulur. Kütüphaneye gelir sağlamak düşüncesiyle öncelik sinemaya verilir. İnşaatı İpekçi Kardeşler tarafından tamamlanan sinema, 1926 yılında perdelerini açar. Daha önceleri “Milli Sinema”, “Milli Kütüphane Sineması”, “Milli Kütüphane Tiyatrosu” gibi adlarla anılan bu yapı, 1926 yılından sonra “Elhamra Sineması” olarak ün yapar. 1978 yılına kadar sinema olarak kullanılan ve o tarihten sonra Kültür ve Turizm Bakanlığınca kiralanan bina, 1982 yılından bu yana da İzmir Devlet Opera ve Balesi olarak hizmet veriyor.

Milli Kütüphane binası ise, sinema yapısından yedi yıl sonra tamamlanarak 31 Ekim 1933’te, Cumhuriyet Bayramı’nın onuncu yılında büyük bir törenle hizmete açılır. Bu yıl 113. yılını kutlayan İzmir Milli Kütüphanesi, bir sivil toplum örgütü olarak hizmetini sürdürüyor.

Cumhuriyet döneminin ilk yapılarından olan kütüphane ve sinema yapıları, Neo-klasik Türk mimarisi tarzıyla da dikkat çekiyor.  Kütüphanenin dış yüzü ve iç dekorasyonunun zarif ve etkileyici bir yönü var. Bina gerek iç ve dış yapısı, gerekse de sanatsal ve estetik çizgileriyle günümüzde ayakta kalmış eşsiz yapılar arasında yer alıyor. Bugün çevresindeki iş hanlarının gölgesinde kalmasına karşın bir cevher gibi varlığını sürdürüyor.

600 binden fazla kitapla İzmirlilere hizmet veren Milli Kütüphane'nin geniş bir elyazması koleksiyonu ve olağanüstü bir gazete arşivi bulunuyor. Akademik çalışma yapan insanlar ve serbest araştırmacılar bu arşivden yıllardır faydalanıyorlar. Özel koleksiyonda elyazması Düsturname-i Enveri ve altın harfli Kuran-ı Kerimler, Gutenberg matbaasında basılmış insanlık tarihinin ilk matbaa ürünlerinden örnekler, Victor Hugo’nun bazı eserlerinin Paris’te yapılan “birinci baskı” örnekleri ve İzmir’e ait sayısız tarihi harita bulunuyor.

Renkli Kalem Medya Grubu
Tüm Hakları Saklıdır ©