Mavi gözler Nazarköy’de hayat buluyor

Nif dağının eteklerinde kurulu Kurudere’ye zamanın birinde Mısır’dan bir boncuk ustası göç etmiş. Kızılçam ağaçlarının ışık kattığı boncuk üretimi de köyde böyle başlamış ve adı, Nazarköy olmuş.

İzmir’in Kemalpaşa ilçesine 6 kilometre mesafedeki Nazarköy’e girdiğiniz andan itibaren sizi izleyen masmavi boncuk gözler, masal diyarına girdiğiniz hissini uyandırır. Nif Dağı eteklerindeki bu şirin ve mütevazı köy, yaklaşık 70 yıl öncesine kadar Kurudere adıyla bilinir. Günün birinde Mısır’dan bir boncuk ustasının gelip yerleşmesine, kızılçam ağaçlarının da katkısı eklenir ve yeni adıyla Nazarköy, bir boncuk üretim merkezi haline gelir.

Yer gök nazar boncuğudur Nazarköy’de. Ağaç dalından duvar süslemesine hemen her yerde karşınıza çıkar. Köy halkı, ziyaretçilerini sıcak bir ilgiyle karşılar ve meraklılarına nazar boncuğu imalatıyla ilgili her türlü bilgilendirmeyi de sağlar. Her yıl mayıs ayının ilk haftasında yapılan Nazarköy Boncuk Şenliği de yörenin tanınırlığına katkı getirir. Köy meydanının iki yanına kurulu stantlarda nazar boncuğunun her türlüsünü bulmanız mümkün. Burada yetiştirilen organik bitkiler ile Nif Dağı eteklerinden toplanan şifalı otlar da aynı stantlarda yerlerini alır. 

Nazarköy Muhtarı Mehmet Yiğit, Mısır’dan İzmir’e göç eden boncuk ustasının, 1942 yılında bu köye yerleşmesiyle boncuk üretiminin başladığını belirterek, şunları söylüyor: 

“Köyün tarihi 200 yıla kadar uzanıyor ve nüfusun çoğunluğunu Yörükler oluşturuyor. Boncuk üretimi için o dönemlerde buranın tercih edilmesinin en büyük sebebi, bölgede yetişen kızılçam ağaçları. Çünkü boncuk ocağında kullanılan bu ağacın bıraktığı is, boncukların daha iyi parlamasını sağlıyor. 2000 yılından sonra Kemalpaşa Kaymakamlığı tarafından köyde takı tasarım kursları da açıldı. Üretimi yapılan boncuklar, süs eşyalarına dönüştürülerek köyün içerisinde bulunan tezgahlarda satışa sunulmaya başlandı. Bu durum hem köy ekonomisine hem de kültür ve turizmine katkıda bulundu”

Tanıtımının artmasıyla köyün daha iyi yerlere gelebileceğini ve bu kültürün, sanatın sürdürülebileceğini dile getiren Yiğit, 125 hanenin bulunduğu köyün, kendine has sakinliği ve doğal atmosferi ile gezilmeye ve görülmeye değer olduğunun da altını çiziyor.

Bin yıllık geçmişi var

Bugün hala popülerliğini koruyan bir kültürün ürünü olan nazar boncuğunun bin yıllık bir geçmişi bulunuyor. Kökü, İslamiyet öncesi Türk kültürüne kadar gidiyor. Kötü gözlerden korunmak amacıyla canlı veya cansız varlıkların üzerinde görmeye alışık olduğumuz nazar boncuğu, halen yaygın olarak kullanılıyor.

Nazar boncuğu, ilk üretim dönemlerinde hayvanlara takılan bir eşya olarak kullanılıyormuş. Zamanla bunun yerini göz boncuklarının alması ve günümüzde süs eşyası olarak kullanılması, dünyada da tanınmasına yol açmış. Hem inanış gereği hem süs eşyası olarak kullanılan nazar boncuğu, hayvan figürleri ve farklı dekoratif motifler şeklinde günlük yaşantımızda sıkça görülen bir obje haline gelmiş. Türk kültürünün bir motifi olan nazar boncuğu, hemen her turistik hatıra dükkanlarının da vazgeçilmezleri arasında yerini almış.

Ancak üretimde ciddi bir azalma var. Eskiden Nazarköy’de 13- 14 adet boncuk ocağı bulunurken, son zamanlarda bu sayı 4’e inmiş. 2005 yılına kadar iyi giden nazar boncuğu üretimi, Çin’den ithalatın başlamasıyla sekteye uğramış. Çin’den gelen boncukların plastikten yapıldığı için sağlıksız olduğunu belirten boncuk ustaları, gerçeğinin ise camdan yapılması, kimyasal hiçbir katkı maddesinin bulunmaması, sahtelerine nazaran daha ağır olması ve parlaklığının öneminin altını çiziyor.

Meydan okuyor 

Git gide yok olmaya başlayan bu mesleğin sürdürülebilmesi için insan faktörü de önemli. Çünkü ustalar, yetiştirecek eleman bulamıyor. İlgisizliğin en büyük nedenleri arasında sosyal güvencenin olmayışı, imalatın eskisi kadar hak ettiği değeri bulamayışı, yöre halkının ve boncuk ustalarının dış pazara açılmasında yaşadığı sıkıntılar yer alıyor. Kısacası Nazarköy’e, nazar değiyor. Bütün bunlara rağmen binlerce yıllık geçmişi ile Nazarköy’de halen yaşatılmakta olan bu sanat, yok oluşa meydan okumaya devam ediyor.

Boncuk üretimi, imalathanenin ortasında, kubbe şeklinde kerpiç sıvadan oluşan, 1200 dereceye kadar çıkabilen ocaklarda gerçekleştiriliyor. Özel bir örme disiplinine göre dizayn edilen ocaklar, ana iki bölmeden oluşuyor. Kristal camın eridiği bölmede sıcaklık çok yüksek iken, soğutma denilen ikinci bölmede ise 300 dereceye kadar düşüyor. Bunun sebebi ise boncukların yavaş yavaş soğutulması. Üretiminin bir hayli zahmetli olduğu nazar boncuğu, opak karışımı olan yumuşatıcı oranı yüksek kristal cam kullanılarak yapılıyor. Cam bir saat süre ile yüksek sıcaklıktaki fırına konuyor, ardından renkli erimiş camlar ekleniyor. Yumuşak hamur kıvamına gelen cam, kalın demir çubuklarla karıştırılıyor. Sonraki aşamada bir taraftan cam şekillendirilirken, aynı zamanda kullanılacak olan renkler de ilave ediliyor. Mevsim yazsa sıcakların yanına 1200 derecelik ocak ısısı eklenince, ustalar bir hayli zorlanıyor. Buna rağmen yüksek sıcaklıkta erimiş camlar, ustaların ellerinde oyun hamurlarından farksız bir hale geliyor. Nazar boncukları geleneksel Türk motiflerinden hayvan figürlerine, anahtarlıktan süs eşyasına kadar geniş bir yelpazede usta ellerde şekil buluyor 

UNESCO listesine giriyor

NESCO Somut Olmayan Kültürel Miras çalışmalarında, İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsil ve Listesi için önerilen gelenekler arasında İzmir’in nazar boncuğu da yer alıyor. UNESCO’nun ilgili komitesinin 2011 Kasım ayında Endonezya’da yapacağı toplantıda, Türkiye’nin başvurusunun değerlendirilmesi bekleniyor.

 

Renkli Kalem Medya Grubu
Tüm Hakları Saklıdır ©